5 Haziran 2010 Cumartesi

Gitmek ya da Sınırı Aşamayan Sevgilinin Hikâyesi



“Gitmek: Benim Marlon ve Brandom” şu sıralar tekrar tekrar izlediğim filmler arasında. Geçen haftalarda Eskişehir’deyken bir kere daha izledik filmi. Film, kavuşamayan iki aşığın, Ayça adlı Türkiyeli bir tiyatrocu kadın ile, Kürdistanlı sinema oyuncusu Hama Ali’nin hikâyesi. Ayça Damgacı’yı Tiyatro Oyunevi’nin 2004’te sahnelediği Döne Döne oyunundan hatırlıyorum.
Filmde, Kürdistan’da yaşayan sevgilisini görebilmek için İstanbul’dan uzun bir yolculuğa çıkıyor Ayça. Bu yolculuğun öncesinde, Türkiye’nin doğusuna dair çeşitli fikirleri var ve deneyimleri olmuş. Doğu ile ilk karşılaşması değil bu bir şehir insanı olarak. Yolculuğu sırasında önüne engeller çıkıyor. Tek başına seyahat eden bir kadın olarak bilindik problemlerle karşılaşıyor. Dillerin farklı olması, kültürlerin birbirine uzaklığı da işini zorlaştırıyor. Yine de, filmde Ayça’nın sevgilisine ulaşmasına en büyük engel, kültürel uzlaşmazlıklar ve çelişkiler değil, sınırları çizen ve kuralları dayatan otoritenin kendisi oluyor.
Denebilir ki, filmde anlatılan aşk hikâyesi Ayça’nın sevdiği erkek için mücadelesi üzerine kurulu. Biz de izlerken, sınırlara ve savaşa rağmen aşkının peşinden giden kadına odaklanıyoruz dolayısıyla. Bu şekilde, aşkı için mücadele veren kadının anlatısı üzerinden ilerliyor filmin ana kurgusu.
Ben, filmi tekrar izlerken, kadının hikâyesinden oluşan dramatik akışı bir kenara koyup, filmin belli anlatı parçalarına dikkat etmeyi seçtim. Bu parçalar da, filmde “öteki erkek” olarak konumlandırılmış Kürt erkeklerin anlatılarından oluşuyor. Yani, Hama Ali’nin ve filmdeki “öteki erkekler”in hikâyeleri neler söylüyor bununla ilgilendim.
Hama Ali: Filmin başında sesini duyuyoruz sadece. Sonra onu sevgilisi Ayça’ya gönderdiği video-mektuplardan tanımaya başlıyoruz. Bu video-mektuplarda Hama Ali, sevgilisine orada yaşadığı hayatı, dostlarını, ve hayallerini anlatmakta. Ayça, İstanbul’daki yorucu, yıpratıcı metropol yaşamından, kendisini veremediği işinden ve mutsuz edici insan ilişkilerinden uzaklaşıyor, Hama Ali’ye yaklaşırken ardında yabancısı olduğu şehir hayatını bırakıyor bir anlamda. Hama Ali ise, dünyasını olabildiğince açıyor sevgilisine ve sevdiği kadını bu dünyaya buyur ediyor. Onu hayallerinin bir parçası yapıyor. Bu hayalleri kalbinin yalın ve samimi diliyle anlatıyor video-mektuplarında. Savaş başladığında bile umutsuzluğa düşmüyor, kanın, silahların hengâmesi içindeyken de seviyor, aşkını anlatmaktan yorulmuyor. Daha da önemlisi, sevdiğini o yokken de sevebiliyor Hama Ali. Vuslatın imkânsızlığı aşkına gölge etmiyor. Ayrılıktan dert yanmıyor, şikâyet etmiyor, acısını anlatıp dökmekten geri duruyor. Buralarda bir yerde filmdeki bir diğer “öteki erkek” olan Diyarbakırlı şoförün hikâyesi, Hama Ali’nin hikâyesiyle kesişiyor işte: acıyla imtihan. Ayça’yı sınıra götüren Diyarbakırlı şoför, “beş dakkalık bir iş için” arabayı kenara çekip viran olmuş eski bir köyün yıkıntıları arasında gözden kaybolduktan sonra bir mezarın başında görünüyor. Elindeki küçük bidonla mezara biraz su döktükten sonra mezar taşını öpüyor ve oradan ayrılıyor. Yolun kenarında şoförü bekleyen Ayça, onun nereye gittiğini ne yaptığını bilmiyor. Dolayısıyla Ayça’nın tanıklığında ilerleyen ana öyküden bir sapma oluyor burada. O yıkıntıların arasında olanlar, seyirciyle şoför arasında kalıyor. Bu sahne filmin içerisinde içinde üç nokta olan bir parantez, filmdeki asıl hikâyeden taşmış bir fotoğraf gibi.
Ayça’nın İstanbul’dayken tanıştığı mülteci bir Kürt olan Soran karakteri de eklenebilir “öteki erkek”lerin hikâyelerine. Karısı ve çocuklarından ayrı kalmış yoksul bir ressam olan Soran’ın umutları, sınırı geçemeden yakalanmasıyla son buluyor.
Hayalleriyle dolu filmler çeken Hama Ali, sevdiğinin mezarını sessizce ziyaret eden Diyarbakırlı şoför, yakalanıp sınır dışı edildiğinde ardında aşkı anlatan resimlerini bırakan Soran. Hepsinin hikâyesi, daha çok şey söylemek istiyor ama Hama Ali’nin son filmi gibi yarım kalıyor.
Ben bu filmi öteki erkeklerin gözünden yani sınırın diğer tarafından okudum ve sınırı aşamayan sevgiliyi daha çok sevdim.

h.sahtegi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder