2 Ocak 2011 Pazar

Deli Şaban

İki hafta önce öğretmenlik yaptığım merkezin müdürünün davet ettiği bir düğündeyiz. Müdür Bey'in kardeşi evleniyor. Düğüne öle öle gidiyorum. Merkezden birkaç kişinin katılması lâzım düğüne. Davete icabet etmesi gereken talihlliler arasında ben de varım. Öyle bildiğimiz düğünlerden değil. Çalgı yok. Nikâh kıyılıyor, yemek yeniyor, takı merasimi başlıyor ve bitiyor düğün.

Yemekten sonra sigara içmek için dışarı çıkıyoruz öğretmen arkadaşlarla birlikte. Kapının önü dolu zaten. Ağırlıklı olarak gençler var, herkes sigara içiyor. Arkamdan bir öküsürk sesi duyuyorum. Ama nasıl bir öksürük. Yaşlı bir bünyeden çıktığı belli. Birazdan ciğerleri çıkacak. Köhür köhür eksürmekte. Ayıp olmasın diye dönüp bakamıyorum ama içim cız ediyor. Bir yandan da yaşlı bir adamın, erkeklerle birlikte sigara içen genç bir kadını hoş karşılamayacağını düşünüyorum. Birkaç saniyelik kararsızlıktan sonra, arkamı dönüp "geçmiş olsun" diyorum. Beyaz sakallı 70'inin üstünde bir adam var karşımda. Gülerek bakıyor yüzüme. "Kızım sana bir şey söyleyeyim mi?" diyor tatlılıkla. Hemen "Bak ben sigara içe içe bu hâle geldim, gençliğinize yazık" filan diyeceğini düşünüyorum. "Buyrum amcacığım" diyorum, duyacaklarımdan emin bir şekilde. "Sigara içen kızları askere almıyorlar, benden söylemesi." diyor. Gülüyorum, arkadaşlara dönüyorum tekrar. Biraz geçtikten sonra yerimizi değiştiriyoruz. Amcayla karşı karşıyayız artık. Bir bakıyorum, elinde sigara var. Şaşkınlıkla soruyorum "Sigara mı içiyorsunuz?" diye. Şaşırmamın sebebi öksürük. Öyle öksürürken insan sigara içmeye devam edebilir mi diye düşünüyorum. Arkadaşlardan biri "Sen kiminle konuştuğunu biliyor musun?" diye soruyor bana. Amca kendisini tanıtıyor. Bana "Bilmemneli Deli Şaban derler." Bir yer isminin sonuna "li" eki getiriyor. İlk duyduğumda anlamakta güçlük çekmiştim, hafızamdan gidiverdi sonra da. Amcanın konuşmasını anlamak zaten güç, alttaki dişleri yok. Ama çok seri ve bilgece konuşuyor. Amca kendini tanıtınca "çok memnun oldum" diyorum. "Sen memnun oldun ama ben olamadım" diyor aynı tatlılıkla. "Siz kimsiniz? Neler yapıyorsunuz? Anlatın da ben de memnun olayım." Herkes kısaca kendini tanıtıyor. Bir arkadaşım tarih, diğeri müzik öğretmeni. Herkese alanıyla ilgili sorular sormaya başlıyor. Sonra musikînin şiirin en önemli öğesi olduğunu anlatmaya başlıyor. "Şiiri şiir yapan müziktir" diyor. "Bir kahramanlık şiirinde kelimeler birbiriyle kavga etmeli, kan akmalı o şiirden" diye ekliyor. Sonra şahane bir entenosyan ve ritimle bir şiir okumaya başlıyor. Veznini bilemeyeceğim ama dörtlükler halinde yazılmış, bolca eski kelimenin geçtiği, Yahya Kemal şiirlerini andıran bir şiir okuyor, hiç duraksamadan. Hayranlıkla dinliyorum. Ardından bir şiir daha. Kendi şiirleriymiş meğer. Bu arada gelen geçen laf atıyor Şaban Amca'ya. Hepsine muzipçe cevaplar veriyor. Hep birlikte gülüyoruz. 70'ini geçmiş ama kadınlara kur yapmayı bırakmamış daha. "Bana deli diyorlar ama deli adam karşısındaki kadından hoşlandı mı, ben sana âşık oldum diye çıkıvermeli karşısına. Ben yapamıyorum, deli olduğum kadar mert olsaydım.." Düğün bitmek üzere artık. İçeri girmeye yelteniyoruz. Elini öpmek için uzanıyorum. "Öpebilir miyim?" diye soruyorum. "Öpersin, ama beni öpenleri ben de öperim." diyor. Elimi bırakmadan kulağıma eğiliyor usulca. "Gülen yüzün hiç solmasın güzel kızım." diyor. Sonra dudaklarını yanaklarıma değdirerek iki tatlı öpücük konduruveriyor.

O düğünün hediyesi oldu bana Deli Şaban. Bizim diyarda adama boşuna deli demezler. Şaban Amca sonuna kadar hakediyor lakabını. Deliliği taç yapmış kendine, biz "normal"lere alaylı alaylı bakıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder