9 Ocak 2011 Pazar

Bir "Türkçe öğretmenleri paylaşım sitesi"nde, "Türkçeyi düzgün kullanma"yla ilgili afiş çalışmasına getirdiğim eleştiri ve aldığım cevabı siz sevgili okurlarımla paylaşmak istiyorum. Afiş, "Yahşi Cazibe" isimli dizideki karakterler kullanılarak hazırlanmış. Epey renkli. Dizideki karakterlerin resimleri kopyalanmış, resimlerden konuşma balonları çıkıyor. Ben sadece konuşmaların ilgili kısmını aktaracağım. Öncesinde küçük bir not: Afiş çalışmaları gerçekten işe yarıyor. Çocukların görsel zekâsını harekete geçiriyor, dikkat çekiyor falan. Öğreteceğiniz konuyu akılda kalıcı ifadelerle, resimlerle özetliyorsunuz. Asıl dikkat çekilmesi gereken noktayı ön plana çıkartıyorsunuz. Eğitim sisteminde yapılan büyük devrimden sonra çocukların baş belası olan "performans ödevi" olarak hazırlaması için çocuğa da verilebiliyor bu görev. Neyse, afişteki konuşmalar aşağıdadır:

1- Cazibe : Kemal durmadan menim danışdığım dile Azerice veyahut Azerbaycanca deyip durursan.

2- Kemal : Diyorum evet, n’oldu ki?

3- Cazibe : Ne oldusu var mı! Azerbaycan’da konuşulan ÖzTürkçe’dir. Sen bunu bilmeyirsen? Hem de ona Azerî Türkçesi denir. Buradaki ile oradaki farklı dil değildir!

4- Kemal : Hımm. Bunu da öğrenmiş olduk, doğru diyorsun aslında ama yeter artık sen de Türkiye’de konuşulan Türkçe’yi öğren, kaç aydır Türkiye’desin.

5- Simge: Aaaa. Cazi (Cazibe) ama bak Kemal abin doğru söylüyor. Artık sen Türkiye’de yaşıyorsan Türkçe’yi “perfecto ( pörfekto)” konuşmalısın. “It’s very important for you know? (its veri importınt for yu nov?) ”

6- Cazibe : (İmalı bir şekilde) Yeeees, men de sizin gibi günün birinde “pörfekto” Türkçe danışabilerem.

7- Hulusi Bey : Bak Kemal ben 3 şeyden nefret ederim:

1) Otobüste yaşlılara yer vermemek için gençlerin uyuma taklidi yapması

2) Damacanadan küçük şişeye su boşaltırken cılup cılup ettiğinde onun sayısını tutturamayıp küçük şişeden suların etrafa fışkırması

3) Türkoğlu Türk olmasına rağmen bir kişinin yeni bir dükkan açtığında adını ingilizce koyması.

Benden önce 20'den fazla kişi afişi hazırlayan öğretmene teşekkür etmiş. Herhalde güzel bir çalışma diye düşünerek indirdim ve yukarıdaki çalışmayla karşılaştım. Şöyle bir cevap yazdım:

"Sayın Hocam,

"Yahşi Cazibe" afişiniz yanlış bilgi barındırıyor. Azeri Türkçesi ile ilgili konuşma balonu hatalıdır. "Azerice Öztürkçe" değildir. Türkçenin bir lehçesidir. Bizim konuştuğumuz Türkiye Türkçesi de Türkçenin bir lehçesidir. Türkçe ne kadar Öztürkçe değilse Azerice de o kadar Öztürkçe değildir.

Bu dile Rusça, İngilizce, Arapça ve Farsçadan pek çok sözcük girmiştir. Çağdaş diller kategorisinde yer alan bir dile nasıl Öztürkçe diyebiliriz?

İkinci olarak, "Buradaki dil ile oradaki farklı değildir" demişsiniz. Bu söylediğinizle Azerice ile Türkçeyi eşitlemiş oluyorsunuz. Lehçenin tanımı:

Bir dilin tarihî, siyasî, sosyal ve kültürel nedenlerle değişik bölgelerde, zamanla ses yapısı, şekil yapısı ve kelime hazinesi bakımından önemli farklarla birbirinden ayrılan kollarından her biri: Türkçenin Anadolu, Azerî, Özbek, Kazak, Kırgız, Türkmen lehçeleri gibi.

Lehçe, dilin birbirinden ayrışmış kollarıdır. Söyledikleriniz, bu ayrımları bilmeyen çocukların kafasında Azerice ile Türkçenin birbirinin aynı iki dil olduğu şeklinde kodlanacaktır. Oysa bu ikisi aynı dilin ayrışmış kollarıdır.

Üçüncü olarak, bir dilin nasıl adlandırılacağı o dili konuşan insanların insiyatifindedir. Bize nasıl "Konuştuğunuz dilin adı 'Türkçe' değil, 'Türkiye Türkçesi'dir" denemeyecekse, kendi dillerini "Azerice" olarak adlandıran bir topluma da sizin dilinizin adı "Azerice" değil "Azeri Türkçesi"dir denemez. (Azeriler kendi dillerini "Azerice" olarak adlandırılar.)

Afişin son baloncuğunda yer alan, İngilizce tabelalara itiraz noktanızın da hatalı olduğunu düşünüyorum. Yabancı dilde tabela meselesi eleştirilmelidir kuşkusuz. Ancak bunu çocuklar için hazırlanan bir afişte "Türk oğlu Türk olmak" gibi millî hasletlere dayandırmak sakıncalıdır. Dilimizi korumak için Türk oğlu Türk olmak gibi bir gerekçeye ihtiyacımız yok. Mesela ben Türk oğlu Türk değilim, ama anadilimi korumam gerektiğini biliyorum. Dilimize sahip çıkmayı Türk olmakla değil, Türkçe konuşmakla ilişkilendimeliyiz.

İyi çalışmalar..

N."
Şöyle bir cevap gelmiş gönderime:

"ngulmen öğretmenim (normalde hocam derim ama ...)bir gün bir hocamız şöyle bir şey anlattı:"rusların senelerce demir yumruğu altında hakikaten ezilmiş ve onların zorla dayattığı kültürle yetişmiş öğrencilerinbir futbol maçını izlediklerine şahit olmuş. biz olsak senelerce bize eziyet eden ruslara nefretle haykırır karşısında hangi ülkenin takımı varsa onu tutarız değil mi? onlarsa rusları destekliyorlarmış. şimdi bu şekilde yetişmiş bir nesil kendi diline azerice demekte ısrar edebilir ama unutmayın osmanlının torunu olan da onlar değil biziz. biz onlar gibi senelerdir bir kültür bozma çalışmasıne maruz bırakılmışız ama onların 15 yılda kabullendiğini biz yıllardır kabullenmedik ve kim olduğumuzu unutmadık. ha amaç nedir azerice dedirtilmesinde, amaç:" Türkiye Türklerinden farklısınız, diğer Türklerden de farklısınıuz, ayrısınız diliniz de başka" fikridir. büyük olan eskiden bizdik şayet ki tekrar Türk devletleri bir olacaksa, büyük olan baş olacak olan yine biziz, o yüzden onlar istedikleri kadar ısrar etsinler azerice demekte, o dilin adı Azeri Türkçesi'dir, onlar öyle demekte ısrar etsinler biz büyük olarak "inisiyatif" kullanma hakkında sahibiz, vakti gelince büyük olarak doğrusunu tekrar gösteririz.(fazla uzatmayacağım bu kısmı sanırım anlaşıldı)
3.baloncukta ÖzTürkçe derken Türkiyedeki Türkçe de aman aman bir özlük var anlamında yazmamıştım zaten, siz biraz farklı algılamışsınız sanırım.
son bölümde ise milli hasletlere dayandırmamalıyız demişsiniz, "Ne Mutlu Türk'üm diyene" deyişinin ilk kısmı " Türk demek Türkçe demektir" dir. Türk demek Türkçe demekse Türkçe konuşan herkes Türk kimliğinin o geniş yelpazesi altındadır demek ki. sonra der ben şuyum ben buyum diye. bence! ha bu afişteki yazıyı laz kökenli bir öğretmen arkadaş "laz oğlu laz olmasına rağmen ..." diye de değiştirebilir. ama! millî hasletlere dayandırırım hocam, orası benim sınıfım, benim sınıfımda ""Türk'çe"" öğrenilir konuşulur, düşünülür, yazılır, savunulur ...
ilginize teşekkür ederim ...
(bazı yazım hataları için kusura bakmayın üstünkörü kontrol ettim)"

Hocamın "ÖzTürkçe"yle kastetiği "Öz be öz Türkçe"ymiş meğer.
Gerisi "mavi ekran".
Cevapla



Düzenle

1 yorum:

  1. Türkçecilik yapanların Türkçeyi berbat kullanması fenomeniyle karşılaşılmış burada da. :)

    YanıtlaSil